YOK.
Gece. Gözlerin.
Sessiz. Yokluğun saklanmış olmalı uykusuzluğuma, bulmalıyım. Bulmam lazım,
korkuyorum. Çok basite aldık dünyayı biz büyürken, küçümsedik. Yavaş ömürlerimizi aynı ipe dizdik üstelik, otuziki ya
da otuzüç tam saymadım… Tam saymadım belki otuzdört. Heveslenme hemen, parlatma
gözlerini, bizimkinden dua çıkmaz. Çıkmadı sen de biliyorsun, kabul olmadı ya
da… Sen ettin mi bilmiyorum, ben pek dua etmem. Ben düşünürüm, “O” anlar. Daha
kolay öylesi saymaya da gerek yok otuziki, otuzüç… Dur! Sakın parlatma
gözlerini, korkarım. Güzellerdir çünkü… Yani güzeller biliyorum. Üşüdüğümden
biliyorum. Otuzdört! Hayır.. doğrusu otuzüç onun, kabul olmayacak, sen de
biliyorsun. Bir de.. açma gözlerini, bu karanlık iyi böyle… Şurada bir
yerlerdedir yokluğun bulmalıyım! Dedim sana; biz çok küçümsedik dünyayı. Hiç mi
yoktu çevremizde bize kızılderili atasözleri söyleyecek birileri.? Şöyle
dumanlı bir gecede mesela, kısık, esrarengiz sesiyle ve fazla votkadan göz
teması kurmadan diyemez miydi kimse bize; “bu dünya aslında boş, sen ve yokluğun
varsınız o kadar!” diye… Sahi, güzel miydi gözlerin o kadar? Neyse… Üşüyorum,
kapatalım gözlerini…
Gece. Karanlık.
Sessiz. Korktuğumdan değil, en belasını bilirsin korkularımın, korkak cesurlardanımdır
ben. Ama inan, bulmalıyım! Dur! Vazgeçtim. Sakın inanma! İnanma çünkü soğuk
oluyor burası. İnanma çünkü inanılacak hiçbir şey yok aslında dünyada. Neye
inanılması gerekiyorsa daha önce kızılderililer hepsine inandı. Lüzum yok bize…
Hem sen de biliyorsun, bu dünya aslında boş. Bir sen varsın, bir ben, bir de
yokluğumuz. İnanmayalım o yüzden… Daha çok dua ederiz sonra, dualarımız kabul
olmaz sonra yine “O” nu suçlarız. Hâlbuki “O” en masumumuz, bütün kabahat
otuzikinin. Biraz daha bekle n’olur, şimdi bulurum. Ihlamur yaparım sana
istersen, bal da koyarım içine. Ne güzel de kokar dumanı tüterken taze ıhlamur.
Uykun gibi kokar. Eskiden. Yani dünya daha basitken. Gözlerinin kapalı olmasına
tahammül edebildiğim tek zamandır taze ıhlamur kokusu, sen bunu bilmezsin.
Dedim kaç kere; otuziki değil, otuzüç! Otuzdörtse zaten kafa karışıklığı… Ama
sayma sakın kabul olmayacak. Hem yanlış dizilmiş dağılmaya çok müsait.
Bulacağım inan… Ya da inanma, çok soğuk oldu burası çünkü… Lütfen kal biraz
daha… Biraz daha inanmayalım.
Gece. Karanlık.
Sesin. Sesin çok uzak. Olsun... Ben duyarım yine de… Can kulağıyla dinlerim
seni. Biliyorsan söyle, bulmalıyım. Bilmiyorsan da söyle… Sen söyle, ben
bilirim herkesin yerine. Kızılderilileri sorma, onlar zaten biliyordur. En
çoğunu onlar bildiği için ilk önce onlar gittiler, sen de bunu biliyorsun. Sen
söyle… Sesin uzak ama duyarım. Can kulağıyla dinlerim seni. Sesin yaprak
hışırtısı gibidir çünkü kavak ağaçlarının. Sesin bu dünyada rüzgâra karşı
koyabilen tek isyandır. Bak bunu bilmez kızılderililer. Bilselerdi gitmezlerdi.
Keşke ben de bilmeseydim. Gitme sakın! Otuzüç doğrusu bunu da biliyorum.
Otuzdördün konuyla bir alakası yok. Yok demişken… Dur! Dua etme. Bulamıyorum.
Ya da et. Rüzgâr var, sesini duymalıyım...
Sabah. Karanlık.
Sessiz. Eskitemediğim ne varsa çıkardım ortaya, sahipsizliğimi çıkardım. Ama
yok. Bulamıyorum yokluğunu. Hiç yardım da etmiyorsun üstelik. Hâlbuki biz
seninle aynı ipe dizilmiş, dağılmaya çok müsait, -yanlış- otuzüçtük. Bir sen
vardın bu dünyada, bir ben, sonrası yokluğumuz… Kızılderililer çoktan terk
etmişti buraları. Arkalarında bir yığın söz, o sözleri söyleyecek kısık sesler
ve fazla votka bırakarak terk etmişlerdi. Yaşamak basitti, dualar kabul
edilebilir. Otuzikiler suçlu, otuzdörtler başıboş ve tüm ballı ıhlamurlar
tazeydi o zamanlar. Şimdi sabah artık. Ve eskitemediğim her şey meydanda. Bir
yerde korkularım var ama orası çok
karanlık. Yanı başında umut ve kaygılar... Satranç oynamaktalar... Umudun
kaleleri düşmüş, vezirini yitirmiş kaygılar son hamlede. Dur! Sen yine de kal
lütfen. Haklısın… Hangi otuzüç doğru bulamadık ama biz seninle, kendi
yanlışlığımıza bakmadan, tüm suçlu otuzikilere ve konuyla hiç alakası olmayan
otuzdörtlere kafa tutan otuzüçtük… Gözlerin cesaretti, sesin umut. Yokluğunsa…
Neyse... Sabah
oldu. Yokluğun, yok.
Yusuf Demirtaş