8 Nisan 2012 Pazar

ÖYKÜ ÇABALAMALARI - 3

SAKA KUŞU

İyiden iyiye sinirini bozmaya başladı bozuk yangın alarmının ara ara çalan anlık tiz sesi. Kapının önüne az evvel gelmiş baharla ilgileniyor olsa hani, duyduğunu neşeli bir saka kuşu sesiymiş varsayıp, üstesinden gelebilirdi belki bu sinir bozukluğunun. Ama ne bahar ilgisini çekiyor bugün, ne de neşeli olup olmadığıyla aslında ilgilenmediği kuş. İnsanlığın en anlamsız anlam yüklemesi zaten, havada bir parça güneş ve ucundan mavilik gördü müydü, öten her kuşun mutlu olduğunu varsayması.. saka kuşları dahil…

Bir de.. sinirini bozan şey, duştan sonra iyi sıkamadığı musluğun küvete aynı periyotlarla damlattığı, pek de iç açıcı olmayan, su sesi de olabilirdi. Ama doksanlar çoktan geride kalmıştı ve ikibinlerin modern depresyonlarında, daha çok yangın alarmları sinir bozucu bir hal alıyordu. Pekala su sesini de mutluluğa yorabilirdi güneşli havalarda insanlık. Sıkışık yaşam alanlarında açtıkları her nefes boşluğuna, irili ufaklı süs havuzları inşa etmelerinin sebebi başka ne olabilir ki..?

Dün kırkikiydi, bugünse her otuzaltı saniyede bir o gıcık tiz ses ilişiyor kulağına. Sanki tüm sürüsünün içinde hala yalnızlığına üzülen bir saka kuşunun acıyla cıyaklaması gibi tiz bir ses… Kaldı ki saka kuşlarının sürüsü olmaz, onlar zaten yalnızdır… 


Başka sesler duymayı diledi. Kapının sesini mesela.. özlemiş olmalı o huzur verici gürültüyü… Sonra, onun içeriye girişinin sesini düşündü.. biraz yorgun ama çokça gülümseyen bir sesti bu… “Çok özlemişim seni” deyişinin sesi geldi aklına.. sımsıkı sarılan bir sesti her pazar günü ritüelinde. Ve tabi.. yemyeşil bakışının sesi bir de… içi ısındı sonra. Bahar kapının önüne kadar gelmiş olsa da içini ısıtan tek yeşil bu sesti çünkü…

Mutfaktaki tıkırtılarını, gözlerinin hafifçe kısılmasına sebep olan kahkahasını, uykudaki nefesini, kızgınlığındaki çığlığını duymayı diledi…

Kapı çaldı ardından… Nicedir kapının önüne kadar gelip bekleyen bahar olmalı diye düşündü. İsteksizce koştu ve aynı saniyede asıldı kapının koluna… Tahta kapı aralanır aralanmaz bir saka kuşu süzüldü içeriye ve doğrudan banyoya giderek, doksanlardan kalma demodelikle, küvete sürekli su damlatan musluğun üzerine kondu.

Anlık, tiz bir cıyaklama geldi banyodan… Neşeli olduğunu varsayıyorum…

Otuzaltı saniye daha geçmişti…

Yusuf Demirtaş